İnsanoğlunun en çok merak ettiği yerlerin başında gelen sualtı dünyası,günümüzde milyonlarca kişinin sportif amaçlı dalış yaptığı dev bir endüstri.Dünyanın önde gelen belgesel kanalları,derinlikleri anlatan öykülere geniş yer ayırırken,sualtının görüntülenmesi de birçok dalgıcın tutkusu haline geldi.Artık James Bond’dan Inception’a kadar birçok dizi ve filmde konunun en çarpıcı sahneleri sualtında geçiyor.
Reklamcılar düşlerini sualtına kaydırıyor,farklılık sağlamak isteyen sanatçıların müzik klipleri bile derinliklere taşınıyor.Canlı renkler,keskin görüntüler,izleyenlere farklı dünyaların kapılarını açıyor.Dijital teknolojinin gelişmesiyle,su üstünde olduğu gibi sualtını görüntülemek de,amatör seviyede her dalıcının çekebildiği kadar kolaylaştı.En basit dijital fotoğraf makinesiyle bile sualtında yüksek çözünürlükte fotoğraf çekilebiliyor,ya da en küçük bir HD video kamera ile HD kalitesinde görüntü alınabiliyor.
Tek gereken“Housing”adı verilen basınca dayanıklı su geçirmez bir kaba kameranın yerleştirilmesi.Sonrasında tatilcilerin anı çekimleri için keyifli kayıtlar yapmak çocuk oyuncağı.Benim sualtına gönül verdiğim 80’li yıllarda elbette durum bu kadar da kolay değildi.Dalış sporu ülkemizde yeni yeni filizlenirken,su altında görüntü almak adeta bir bilim-kurgu filminin ulaşılmaz düşü gibiydi.
Birçok dalgıç gibi sualtını görüntülemeye,amfibik fotoğraf makineleri ile başladım.Negatif ya da dia pozitif ile yaptığım çekimler,sualtında çalışmanın güçlüklerini öğrenmemi sağladı.Işık değişkendi,üstelik,derine gittikçe renkler kayboluyordu.Görüntülemek istediğiniz canlılar asla sizin istediğiniz gibi poz vermiyor,sualtında dengede asılı durmak için çalışırken görüntüyü sabitlemek hiç de kolay olmuyordu.
Zamanla bu güçlüklerin üstesinden gelmeyi öğrendim.Ancak tanıklığını ettiğim bu büyülü dünyanın atmosferini yansıtmak için farklı bir teknolojiye geçmem gerektiğini düşündüm.Ve artık hareketli görüntülere yönelmeliydim.Video kamerada seçenek çoktu ama onlara uyacak piyasada farklı markaların farklı modelleri için üretilen housingler iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaydı.Onlar da sualtı belgeselcilerinin çokça tercihi olan Sony kameralar içindi;işte o gün marka seçiminde verdiğim karar,yıllar geçmesine rağmen beni hiç yanıltmadı.
İlk kameram Sony’nin,bugün bile benzerleri üretilen PC-7 modeliydi.DV kasete kayıt yapan bu küçük ama sağlam kamera,Gates housing’in içinde video dünyasına sağlam bir geçiş yapmamı sağladı.Ancak kameranın 1/3 CCD’si,birçok yerde yetersiz kalıyordu.Bu nedenle ilk 3CCD kameralardan biri olan Sony TRV-950’yi yine Gates housing ile birlikte aldım.Mükemmel ışık duyarlılığı,gelişmiş beyaz ayarı yetenekleri ile,2002 yılında yaptığım kayıtları,yaptığım filmlerde bugün bile kullanabiliyorum.
Değişik festivallerde aldığım ödüller sayesinde,sualtı görüntüsü çekmek benim için hobinin ötesinde bir“iş”haline gelmeye başlamıştı.Elbette bu“iş”den kazandığım para yine Sony’e ve Gates’e gidecekti.Profesyonel sayılabilecek DSR-PD150 ilk DVCAM kameram olurken,yabancı belgesellerde izlediğim görüntüleri çekmenin iyi bir kamera ile o kadar da zor olmadığını fark etmiştim.Sırada ufukta görünen HD devrimine ayak uydurmak için yatırım yapmak vardı.Yine Gates Housingli Sony HVR-Z1 ile sualtında HD kullanan Türkiye’nin ilk,dünyanın sayılı görüntü yönetmenleri arasına girmiştim.HDV formatı HD beklentisini karşılıyordu,ancak ışık duyarlılığının yetersiz olması nedeniyle fiyat/performans notu biraz düşüktü.Bu nedenle Sony PMW-EX1’i duyurduğunda açıkçası heyecanlanmıştım.Ancak housingi ve özel objektifi ile azımsanmayacak bir yatırım olan bu yeni teknolojiye sahip olmak için ilk modelin sorunlarının giderilmesini bekleyerek PMW-EX1R ile XDCAM EX formatına geçtim.
Şu anda Beng’SHARK sualtı film yapım üç adet PMW-EX1R ile sualtından XDCAM EX ile görüntü almaya devam ediyor.Peki neden XDCAM EX ve Gates?Öncelikle BBC dahil birçok büyük yayın kuruluşunun sualtı çekimleri için test edip onayladığı bir konfigürasyon.Gerçeğe yakın renkler,keskinlik,sualtı için gerekli olan yüksek ışık duyarlılığı onu şimdiye kadar yapılan formatların önüne geçiriyor.XDCAM EX ile çekilen sualtı görüntüleri küçük renk düzeltmeleri ile su üstünde film ya da HDCAM ile çekilen reklam,dizi hatta sinema filmlerine rahatlıkla entegre ediliyor.
Şimdi sırada ne mi var? Elbette üçüncü boyut.Yakında sizlerle sualtında 3 boyutlu çekilmiş ilk XDCAM EX filmimin çekim sürecini de paylaşabilmeyi umuyorum.
Bengiz Özdereli/Sualtı Görüntü Yönetmeni,Maltepe Üniv.İletişim Fak.Öğr. Gör.
Hiç yorum yok:
HoşGeldiniz.. Blog Yazısını Okudunuz Düşünce ve Yorumunuzu alalım...